11 Ocak 2015 Pazar

Kalbimin derinliklerinden dile gelenler




Bugün derinlerden gelenleri okuyorsunuz. İçimden geldiği gibi yazdım. Birkaç haftadır kelime haznem kalemimi hareket ettirecek kıvamda değil. Bu yüzdendir ki haftalardır geçiştirici kelimelerle haftayı kotarmaya çalıştım. Eksik olan bir var içimde. Onu bulmaya çalıştığımdan yüzeye önceki kadar kelime çıkmıyor. Derinlerde saklanmış kalmış, mürekkepten utanıyor sanki kelimeler.

Eh, tabi kitap okumuyorum şu sıralar. Bunun da etkisi yadsınamayacak kadar fazla. Bir de birkaç hedefi birlikte götürmek gibi bir alışkanlığa sahibim. Bu da KDG yi es geçmeme sebep oluyor.

Ez cümle, bu ara fazlasıyla kalabalık beynim. Gerçekten geçen haftalarda yazdığım gibi “Taze Dem”e (Yazıları silip tekrar yükleme yaptığım için Bu yazı gibi bazu yazıların orijinal haline ne yazık ki ulaşamadım.) ihtiyaç var.

Beynimdeki misafirler kalıcı; güzel elbet ama bazen de yorucu. Umarım getirdikleri bereket hallice. Bilirsiniz, misafirlerin on getirdiğinin dokuzu bize biri kendisine. Bu yüzden mütevellit öze dönüşümü hızlandırma çabasındayım. Dualarda anılmak dileğiyle, öze dönüş yolunda. 11.01.15

6 Aralık 2014 Cumartesi

UMUT doLU OL!




Dağ evindeyim. Sobayı yakmak için odunlara eşlik eden kozalakları topluyordum. Ansızın yağmur bastırdı. Çok hızlı ve şiddetli yağıyordu. Eve doğru koşmaya başladım. Fakat ileride bataklık olduğunu görünce durdum.. Eve giden tek yol burasıydı. Yağmurun şiddetiyle çıkılmaz hal alan bataklığı aşıp eve ulaşmam gerekiyordu.

Durdum. Acele etmek yerine düşündüm. Bu bataklıktan sıyrılmalıydım. Paçaları sıvadım. Henüz içine girmediğim için mutluydum. Montumu çıkarıp içine kozalaklarla odunları koydum. Bataklığın diğer tarafına doğru fırlattım. Birkaç geri adım attım. Derin bir nefes alıp cesaretimi toplamaya çalıştım. Harekete geçmek için gereğinden fazla düşünseydim, saatlerce ıslanmış bir adam soğuk bir ormanda nelere maruz kalırdıysa öyle bir halde kalırdım. Olağanca gücümle sıçrayarak bataklığın üzerinden süzülerek karşı tarafa geçtim. Uzun süren bu çabam sonucu –O’nun izniyle- montumu kucaklayıp evime koştum. Üzerimi çıkarıp duşa girdim. Çıktım.

Çayımı demledim. Sobamı yaktım. Plağı taktım. Penceremin kıyında duran koltuğuma oturup yağmuru seyrettim. Şayet o bataklıktan geçmek için imtina etseydim, bu keyfi tadamayacaktım.

Engeller aşılmak içindir. Sonunda mutlu olacaksan acı çekmeye değer. Mutluluğu değerli kılan acının varlığıdır en nihayetinde. Yağmur dindikten sonra güneş açacaktır. Sürekli kış, sürekli gece yoktur. Babama. 06.12.14

20 Kasım 2014 Perşembe

Dert




Söylemeyeyim söylemeyeyim diyorum ama artık içimde tutamıyorum. Yahu, o kadar kelimeyle günde bilmem ne kadar cümle sarf ediyoruz, yarıdan fazlası laf olsun!

Ey insan düşün bir! Söylediğin sözlere riayet etseydin, şimdi ömrün kurtulmuştu belki de. Belki içinde bulunduğun buhranlı günlerden tez elden sıyrılırdın. Nedir bu her konuda konuşayım azmi? Anlamıyorum gerçekten.

Düşünün şimdi, bir cümle düşünün. Aklınıza müthiş cümle geldi, hoop “hemen paylaşayım…” modundasınız, “…ailemle, 
arkadaşlarımla, cümle dostumla.”

A, bunun bir de a-sosyal ortamı var canım(!)

Paylaştınız ama arkası? Paylaştığınız/söylediğiniz söz sizi yansıtıyor mu efendim? O sözü yaşıyor musunuz? Söylediklerinizin biri size uysa “tamam” diyeceğim. Yahu, günde bir cümle söyle yaşayarak söyle. Kendime de kızıyorum! Sen o kadar hafta yaz, hiçbirine uyma. Ne anladım ben bu işten?

Velhasıl, (sanki yukarıdakileri boşuna anlatmışım, anlatmasam konu anlaşılacakmış gibi, velhasıl) bir cümle kuruyorsanız o cümle, sizin onunla amel edebileceğiniz bir cümle olsun. Lütfen, bari kendiniz için yapın bunu.

İmam-ı Azam hazretlerinin bal hikayesini anımsayın. Bir de böyle yaklaşın bu yazıya.


İncittimse affola. 20.11.14

KDG İlk Blog Yazısı

Yalnızlık

Blogger'daki ilk yazımdan sadece başlıktı, geriye kalan.. yer vermek istedim.. 2011 yılında başladığım blog yazılarını  2015'...

Tüm zamanların en çok okunan 3 yazısı