Sohbet koyu. Al çayını gel :) |
Bu aralar mümkün olduğunca buralardayım. Müsait oldukça yeniden yazıyorum. Şimdi geçmişte o kadar yoğun içerik üretiyordum ve o kadar ciddiye alıyordum ki bu işi. Bir uğraşı olmanın ötesine geçmeye başarmıştım. Şimdi yine bir uğraşı olsun diye mi yazıyorum yoksa yine ötesine geçmeyi mi düşünüyorum, kararsızım. Karışık bir haldeyim yani. Neyse fazlaca aklımdakiler yer değiştirmeden hemen şuraya işleyivereyim.
Kalem Dile Gelince
İlk olarak burası vardı. Şu an okuduğunuz bu blog. Kalem Dile Gelince. Sonra ben burayı 2015'te sildim. Dile kolay. O kadar vakit yaz, sonra bir çırpıda sil. Evet, bunu da sürekli yazıp yazıp duruyorum. Artık yeni şeyler söyle, diyorsunuz belki. Haklısınız. Şimdi yeni bir kıpırdanmayı yazıyorum. Önceki gibi silmek yok. Arşiv olsun diye yayınlamak var. Yayınlamamışsam da taslakta dursun, var. Buraya yazacak kadar değerli görmediklerim, orada burada şurada ömür tüketmekte. Türlü defter, ajanda, telefon notları... Ne olacak onlara? Ha elbette yayınlamak gibi bir zorunluluk yok. Okunması gibi bir zorunluluğunun olmaması gibi. İşte burada yine mesele "neden yazıyordum ki?" sorusuna geliyor. Yani konuyu evirip çevirip buna getiriyorum ya, helal olsun :)
Tamam, şimdi "bu blogdan sonra ne olmuştu"ya geçelim.
Sonra ne oldu?
Öncelikle belirteyim, 2018 yılında Kalem Dile Gelince alt alan adını tekrar alabilmek beni mutlu etti. Ne yapacağımla ilgili bir planım olmasa da benimle olmalıydı. Öyle de oldu. Bloggera Kalem Dile Gelince'yi (KDG) yeniden tanıttım. O da bana "halloldu bil" dedi. Eyvallah. Neden? Çünkü biliyorum, bazı silinen veya daha çok kaldırılan blogları yeniden kabul etmiyor. Bizi etti. Sağ olsun.
Hani yukarıda sildim demiştim ya. Hah, işte yaklaşık 2 yıl kadar sonra 2017 yılında yeniden kurcalanmaya başladı aklım. Bir şeyler yapmalıydım, ama ne!
Kıraatane, dedim adına. Kıraatane Blog. Dijital okuma platformu. Yakıştı. Logosunu çizdim. Yazılarını planladım. Kalem Dile Gelince gözden düşmemişti, sadece eski yazıların birçoğunu yazdığım kağıtlarıma ulaşamadığım zamanları doldurmak için yeni şeylere meyletmiştim. Bilgisayarda bulunan eski yazılarımı KDGye yükledim. Arada bir de sözler ekledim. Öylesine gibiydi. Hani, olsa da olurdu, olmasa da. Gayet iyi. Sorun yok.
Kıraatanede ise daha güncel gibi duran, aktif yazarlığımı sürdürebileceğim bir alan açmıştım kendime. -- Bloggerın en sevdiğim noktalarından biri de, topluluk. Topluluk bağı o kadar güçlü ki! Yani, bugün git, unuttur kendini. Yıllar sonra bambaşka blog olarak farklı bir isimle dön. Hoş geldin yeniden, diye karşılanıverirsin. Hakikaten. Bu güzel bir his. Bu topluluk hissini bir başka mecrada deneyimlediğim söylenemez.
Neyse, Kıraatane diyorduk. Burası bana güzel yazıları üretmem için yeni bir alan açtı. Yazdım. Yazdım ve yazdım. Yazı dizisi olarak her salı sizinle paylaştığım Konuşmamız Gerek yazı dizisi harika geri dönüşler almıştı. Şimdi dahi en çok okunan yazı bunlardan biri. Hoş, şimdi onlar kitap vesilesiyle yayında görünmüyor. Kitabı okuyunuz, efendim :) 🤷♂️
Yıllar geçti, derken 2021 yılına geldiğimizde, yine bir ocak ayında, Kıraatane için nokta kom alan adı aldım. Bloggera ufak bir ara verip wordpress altyapısına taşındım. İyi de oldu. Yalnız burası biraz farklıydı. Amacım dışına çıkıp çıkmadığımı sorgular olmuştum. Zira, ben uğraşı diye başladığımı sandığım şeyi işim olarak görmeye başlamıştım. Öyle ki, Kıraatane kom olunca yatırım yapmam gerektiğini düşünerek daha çok üzerine yüklenmiştim. Yani üretmeliydim ki reklam gelsin. Reklam gelsin ki ürettiklerimin karşılığını maddi olarak çıkarayım ve böylece bir yıl sonunda Dijital İçerik Üreticilik anlamında hem alan adının hakkını vereyim hem de biraz da kazanayım, filan...
Gri ajandam var. 5 yılı içine sığdırabilen koca yürekli ajanda. 6. yılda bana veda etti :) İyi bile dayandı, anca yaz yaz, sayfaları doldu. Bu ajandada 2020 yılında şunları not etmişim Kıraatane için:
"Kıraatane neden var? Kıraatane, bir işe başlayan gencin istikrar sağlamasına yardımcı olmak, onun amacını diri tutmasına destek olmak için var. Peki, nasıl? Yazılarla motive ederek."
Eh, kabul ediyorum. Büyükçe bir vaat. Amacın hasıl olmuş olmaması bir yana, bu minvalde yazılan yazılara rastlamak zor. Konuşmamız Gerek yazı dizisi belki bunu sağlamış olsa da, birine destek olacak motive edici içeriklere yaklaşamamıştır bile. Bilmiyorum belki başka bir amacı vardı Kıraatane'nin. O sıralar bunu yazmışım :)
Kıraatane için şunları da not etmişim:
"İleride ne gibi planlarım var? Kıraatane ileride bir matbaa, yayınevi markası olabilir mi? Ya da bir işletme? Buradan beklentim nedir? Neden kurulmuştu bu blog? Y kuşağına hitap eden değerli, anlamlı içerikler üretmek."
Peki, geldiğimiz noktada ne oldu?
"Kalem Dile Gelince blog olarak kalacak. Domain alınmayacak. Kıraatane blogspotta da olacak, alan adı da alınacak." 🤦♂️
Aynı notta daha neler var neler de, ben şimdi konuyu çok dağıtmadan içlerinden çekiyorum :)
"Kıraatane'nin geleceği soru işaretleri ile dolu. Bakacağız :)" 22.11.20
Bu tarihli nottan 2 yıl sonra ise aynı yere şu "bakacağız" cümlesini daire içine alarak şunu not etmişim Kıraatane ile ilgili:
"Baktık. 21.12.21 itibarıyla nokta komdan blogspota geri döndük." 18.4.22
Tarihler, tarihler... Benim için tarihler önemli ve anlamlı. Her yerde sayılar var :) Bununla ilgili günlük de tutmuşum, biraz inceledikten sonra yayınlanabilir düzeyde ise onu da Kıraatane'de yayına hazırlayabilirim. Bakacağız :)
-- Buraya kadar okuduysanız, teşekkür ederim. Biraz soluklanalım. Ben de yukarıya yazdıklarımı tekrar okuyup gözden geçireyim. Birazdan devam.
Parçalandın,seni anlıyorum.
YanıtlaSilBir zamanlar ben de tam olarak böyleydim tema tasarimlarim için ayrı blog özel günlük yazılarım için ayrı blog daha genele hitap eden güncelliğini koruyan türden içeriklerin için de ayrı Bi blog açmıştım.
Dağıldım.
En sonunda neden parça parça ayırmak yerine dolu dolu her birini Bi başlık altında toplamiyorsun dedim,topladım.
Çok daha iyi oldu ancak tek fark şuydu ki dijital tasarımları instagrama aldım geriye kalanlar da blogumda yer alıyor alan adı ile beraber.
Belki fikir olur,herseye rağmen yaz ama.
Hiç bir şey olmasa da yazmak inanılmaz bir terapi yokluğunu anladığımda ne durumda olursam olayım neden yazmadığıma kızdım kendime hem de çok.
İstikrarını kaybetme,üretmeye devam.
Naçizane önerim,yaz🫶
Sevgi Abla, eyvallah. Bu kadar hızlı yanıtın için teşekkür ederim. ✨
Sil"Neden yazmadığıma kızdım" demişsin ya, o kadar haklısın ki. Ben de hissediyorum zaman zaman. Gerçekten de yazmak bi terapi.
Bi' başlık altında toplama fikri aklımda yankılansa da bir de bu şekilde deneyeceğim. Üretmeye devam Allah nasip ettikçe. Estağfirullah, önerin için teşekkür ederim 💐 Selamlar
Blog yazarlarının blog yolculuğunu okumaktan keyif alıyorum.
YanıtlaSilBir blogger'ın yayın plânlamasından aldığı hazzı da iyi biliyorum. Burası bizim hükmümüz altında olan yayın alanımız. Yeteneğimizi burada konuşturuyoruz.
Ama bazen içinden çıkılmaz bir hâl alıyor. Öyle ki, nasıl bir yayın yapacağımız konusunda derin derin düşünmekten can sıkıntısına kapılabiliyoruz. Niş blog mu, kişisel blog mu olsun gibi kararsızlıklar girdabına girebiliyoruz.
Yeni yayın döneminizde kolaylıklar ve başarılar dilerim.
Yeni yazarları misafir etmekten mutluyum. Hoş geldiniz Ali Demiral. Yorumunuz ve katkınız için teşekkür ederim. Selamlar
Sil